Otomasyon, dijitalleşme, akıllı sistemler, tasarım odaklı iş modelleri ve teknolojik inovasyonların ötesine geçen insan merkezli yapay zeka; insan, çevre, doğa, etik, sosyal kapsayıcılık, eşitlik, bireysel/toplumsal gelişim, gezegenin korunması gibi alanlarda sorumluluk almakta, bireysel kullanıcıyı güçlendirmekte ve aynı zamanda toplumsal refahı ön planda tutmaktadır. Kısacası, mühendislik/teknik/teknolojik anlamda tanıdığımız yapay zeka teknolojilerinin uygulamada yaratacağı çevresel, sosyal ve etik değerler veya çıktılaryla ilgilidir, önceliği insanların ihtiyaçlarına-sorunlarına, insani-etik değerlerine ve insanlığın iyiliğine odaklanmaktır.
Bu bağlamda, insan merkezli yapay zeka aslında sosyal bilimin, sosyal ekonominin yani sosyal politikanın de ilgi alanına doğrudan girmektedir. İnsan merkezli yapay zekayı hem teknik/teknolojik dönüştürücü bir üretim-iş modeli hem de dijital dönüşümün sosyal boyutunu yeniden şekillendiren bir ‘sosyal inovasyon’ olarak tanımlamakta fayda vardır.
Dijital devrim, Dijital dönüşüm artık yalnızca operasyonel süreçlerin optimize edilmesi veya yeni teknolojilerin benimsenmesiyle sınırlı değildir. Esas itibariyle, dönüşümün merkezinde, sistem odaklı yaklaşımlardan insan odaklı değerlere doğru bir kayma olduğu gözlemlenmektedir.
İnsan Merkezli Yapay Zeka, yalnızca piyasaya-iş dünyasına, kamusal alana değil aynı zamanda bireye, insanlara ve toplumun geneline de doğrudan değer yaratan, onların hayatlarını kolaylaştıran, yaşam kodlarını değiştiren, iyi-kaliteli ve sağlıklı yaşamalarını sağlayan devrimci teknolojilere duyulan ihtiyacın bir yanıtıdır. Şeffaflık, adalet, etik değerler, kullanıcı mahremiyeti, güvenliği gibi ilkelere dayanan bu yaklaşım, tasarım, uygulama ve yönetişim süreçlerinde insan değerleriyle uyumlu olmayı hedeflemektedir.
Hükümetler, bürokrasi, işletmeler ve sivil toplum kuruluşları bir taraftan teknolojik ilerlemenin etkileri, sosyal ve kültürel boyutu ile başa çıkmaya çalışırken, diğer taraftan Yapay Zeka Teknolojilerini insan haklarına, etik değerlere ve evrensel demokratik normlara uygun bir yasal bir çerçeveye oturtmak için önemli çalışmalar yapmaktadırlar. Bu konuda liderliği Avrupa Birliğinin üstlendiği görülmektedir.
Sosyal devlet-sosyal adalet-insan hakları ve demokratik normlar itibariyle başta ABD, Çin, Rusya olmak üzere dünyadaki birçok ülke ve kıtadan (Asya, Afrika, Ortadoğu vb.) önde olan AB (özellikle kıta Avrupası ve İskandinavya ülkeleri) Yapay Zeka teknolojilerinin sosyal boyutunu gerek Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Gelişim Hedefleri-SDG ve gerekse Endüstri 4.0 sanayi devriminden Endüstri 5.0’a geçişte ön plana çıkan sosyal kapsam ve yeşil dönüşüm perspektifi içinde değerlendirmektedir.
İNSAN MERKEZLİ YAPAY ZEKANIN TANIMI
İnsan merkezli yapay zeka yaklaşımının temel amacı; teknolojik devrimlerin insan ve toplum üzerindeki etkilerini hümanist bir çerçevede ele almayı, İnsan yeteneklerini teknolojik gelişmeye paralel uyumlu hale getirmeyi, bilgi toplumundan akıllı topluma geçişte insanı geliştirmeyi, yaşam kalitesini yükseltmeyi, toplumsal-sosyal etki, fayda sağlamayı, doğayı ve çevreyi korumayı ve etik değerleri ön planda tutmaktır. Bazı temel ilkeleri şunlardır:
- Şeffaflık: Kullanıcılar, yapay zekanın nasıl karar verdiğini anlayabilmelidir.
- Sorumluluk: Geliştiriciler ve kurumlar, sistem sonuçlarından sorumludur.
- Adalet ve Kapsayıcılık: Sistemler, önyargı veya ayrımcılığı pekiştirmemelidir.
- Yetkilendirme: Yapay zeka, bireyin özerkliğini, özgürlük alanını azaltmamalı, aksine artırmalıdır.
- Gizlilik ve Güvenlik: Kullanıcı verileri etik ve güvenli biçimde işlenmelidir.
Hiç kuşkusuz söz konusu bu ilkeler, verimlilik, maliyet düşürme ya da gözetim amaçlı geleneksel yapay zeka anlayışlarından ayrılarak daha sürdürülebilir ve toplumsal fayda odaklı bir yaklaşımı temsil etmektedir.
BİREYSEL DÜZEYDE ETKİ
İnsan merkezli yapay zeka, kişiselleştirilmiş, uyarlanabilir ve bağlama duyarlı çözümler sunarak bireylerin karar alma gücünü hızlandırmakta, farklı seçenekler sunmakta, hayatını kolaylaştırmakta ve yaşam kalitesini artırmaktadır.
KİŞİSEL SAĞLIK VE İYİ OLUŞ
Ruh sağlığı, kronik hastalık yönetimi ve yaşam tarzı takibi alanlarında yapay zeka uygulamaları, gerçek zamanlı ve bireye özel destek sunmaktadır.
EĞİTİM VE ÖĞRENME
İnsan merkezli yapay zeka, öğrenme hızına ve tarzına göre kişiselleşen eğitim ortamları sunmaktadır. On-line eğitim, yapay zeka tabanlı eğitim modelleri, problem çözmede sağladığı destek, hız ve fırsat eşitliği eğitim ve öğrenme dünyasına bir çok yeniliği ve teknolojik çözümü getiriyor. Eğitim ve öğrenmeye erişim ve bilgi transferi noktasında tüm ezberleri bozmakta ve tutucu eğitim modellerini çöpe atmaktadır. Hiç kuşkusuz, yapay zeka ile birlikte eğitim ve öğrenme ağırlıklı olarak STEM yani bilim-teknoloji-mühendislik ve matematik kapsamında bir sisteme evrilmiştir.
DİJİTAL YETKİLENDİRME
Açıklanabilir yapay zeka ara yüzleri sayesinde bireyler, teknik bilgi gerektirmeden finansal sistemler veya kamu hizmetleri gibi karmaşık yapılarla etkili biçimde etkileşim kurabilmektedir. Böylece, dijital ekonomiye katılımı demokratikleşmekte, toplumsal kapsayıcılığı artmaktadır.
TOPLULUK DÜZEYİNDE DÖNÜŞÜM
Topluluk ölçeğinde insan merkezli yapay zeka, kapsayıcılık, güven, yerelde güçlenmeyi ve bölgesel sürdürülebilir kalkınmayı desteklemektedir.
AKILLI VE KAPSAYICI ŞEHİRLER
Kentsel planlamada yapay zeka, erişilebilirlik, çevresel adalet ve hareketlilik gibi sorunlara çözüm sunmaktadır.
KATILIMCI YÖNETİŞİM
Yapay zeka destekli dijital platformlar, şeffaf karar alma süreçlerini, bilgi paylaşımını, toplumsal dayanışmayı, katılımcı demokrasiyi destekler ve dezenformasyonla mücadele eder. Toplum üyeleri, politika önerilerini birlikte tasarlayabilir ve yapay zeka bu süreci analiz ederek ortak noktaları öne çıkarabilmektedir.
SOSYAL HİZMETLER VE YARDIM DAĞITIMI
Yapay zeka sistemleri, toplumun yoksullarını, sosyal dışlanmış kesimlerini, hassas gruplarını doğru şekilde tespit ederek sosyal yardımların daha adil ve etkili biçimde dağıtılmasını sağlar. İnsan merkezli yaklaşımın bu bağlamda en önemli sorumluluğu, bu süreçte bireylerin damgalanmaması, dışlanmamasını veya insan onurunun korunmasını da güvence altına almaktır.
TOPLUMSAL VE MAKROEKONOMİK YANSIMALAR
EMEĞİN DEĞİŞEN ROLÜ
Otomasyonun iş gücü piyasalarını dönüştürdüğü bu dijital çağda, yetenek geliştirme, yeniden beceri kazandırma, mikro ölçekte yaratıcı ekonominin ve girişimciliğin desteklenmesi, anlamlı yeni iş tasarımı veya iş yaratımları (job creation) ve insan-robot iş birliği gibi çözümlerle iş gücünü piyasaları yeniden şekillenmektedir. Amaç, emeği devre dışı bırakmak değil, emeğin üretim-hizmet ve değer yaratmaktaki kutsal rolünü zamanın ruhuna, bilimsel ve teknolojik ilerlemeye uyumlu hale getirmektir. Ayrıca, amaç robotlar ile insanları işsiz bırakmak değil, insanların yapay zeka kullanmalarını sağlayarak işlerini korumaları, yetenek düzeylerini üst seviyeye yükseltmeleri ve yeni teknolojiler ve makine ile işbirliği içinde daha nitelikli işlerde daha iyi ücretlerle verimli çalışmalarını sağlamaktır.
KAPSAYICI EKONOMİK KALKINMA
İnsan merkezli yapay zeka uygulamaları, toplumsal refahı önceleyen teknolojik gelişmelerin kapsayıcı ekonomik kalkınmaya olan katkısını ortaya koymaktadır. Örneğin, AI4People inisiyatifi ve Avrupa Komisyonu’nun 2019’da yayımladığı “Ethics Guidelines for Trustworthy AI” raporu, insan onurunu, mahremiyeti ve özerkliği koruyan yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesini teşvik ederek özellikle eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerde kapsayıcı çözümleri mümkün kılmıştır.
Ayrıca, Avrupa’daki AI4EU projesi kapsamında geliştirilen katılımcı tasarım yöntemleri sayesinde, kullanıcı toplulukları doğrudan yapay zeka sistemlerinin geliştirilme sürecine dahil edilmiş ve toplumsal ihtiyaçlara daha duyarlı çözümler üretilmiştir. Bu tür uygulamalar, yalnızca ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda sosyal adaleti ve demokratik katılımı merkeze alan sürdürülebilir kalkınma yaklaşımlarının önünü açmaktadır. Avrupa Birliği’nin 2025 itibariyle başlattığı EU AI Factories girişimi, insan merkezli yapay zekânın kapsayıcı kalkınmaya katkısını somutlaştıran önemli bir adım olarak öne çıkmaktadır. Bu inisiyatif kapsamında, Avrupa genelinde farklı sosyo-ekonomik düzeylere sahip bölgelerde yapay zeka eğitim merkezleri ve dijital yetkinlik geliştirme platformları kurulmakta; böylece dijital eşitsizliğin coğrafi temelli boyutlarıyla mücadele edilmektedir.
Bu fabrikalar, hem KOBİ’lerin hem de bireylerin yapay zeka teknolojilerini geliştirme, uygulama ve benimseme kapasitelerini artırmayı hedeflemekte, aynı zamanda yerel inovasyon ekosistemlerini güçlendirmektedir.
REGÜLASYON VE YÖNETİŞİM
Uygulamada yapay zeka’nın güçlü ve uyarlanabilir politika çerçevesine ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, ‘Avrupa Birliği’nin Yapay Zeka Yasası’, sistemleri risk düzeyine göre sınıflandırarak insan denetimini zorunlu kılmakta ve insan merkezliliği hukuka entegre etmektedir. Yapay zeka gibi kökten radikal dönüştürücü bir devrimin piyasa koşullarına ve ilgili aktörlerin inisiyatifine bırakılması düşünülemez. Bu nedenle, AB liderliğinde başlayan yasal çerçevenin evrensel nitelikte dünya genelinde hayata geçirilmesi elzemdir.
ZORLUKLAR VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
İnsan merkezli yapay zekanın etkileyici ve umut verici vaatlerine rağmen uygulamada bazı önemli zorluklar bulunmaktadır:
- Veride Önyargı: İyi niyetle geliştirilen sistemler bile önyargılı verilerle eğitildiğinde eşitsizlikleri pekiştirebilir.
- Kişiselleştirme ve Ölçeklenebilirlik Dengesi: Bireyselleşmiş destek ile kitlesel yaygınlaştırma arasında denge kurmak zordur.
- Etik Yönetişim: Farklı kültür ve siyasal sistemlerde etik uyumu sağlamak kolay değildir.
- Güven ve Dijital Okuryazarlık: Kullanıcıların bu sistemlerden tam olarak faydalanabilmesi için temel dijital yetkinliklere sahip olması gerekir. Söz konusu eğitiminde küçük yaşlarda ve zorunlu eğitim kapsamında STEM eğitim modeli kapsamında ele alınması gerekmektedir. Ayrıca, yaşam boyu eğitim felsefesi içinde yetişkinlere, yaş almışlara de dijital okuryazarlık yetkinliği kazandırılabilir.
İnsan merkezli yapay zeka, teknolojiyi yalnızca verimlilik aracı olarak değil; hümanist-sosyal-çevresel çıktıyı güçlendirme, sosyal adalet ve eşitlikçi, katılımcı, tüm toplumu kapsayıcı ve ahlaki demokratik ilerleme sağlayan bir unsur olarak yeniden konumlandırma iddiasındadır. İş dünyası-Sanayi, Devlet-kamu yönetimi ve bireyler-topluluklar-toplumlar dijital dönüşümün bir sonraki aşamasına hazırlanırken, insanı merkeze alan yapay zeka teknolojilerini ve insana hizmet eden inovatif çözümlerini ve ilkelerini benimsemek yalnızca etik bir sorumluluk değil, aynı zamanda stratejik bir fırsat olarak görülmelidir.
Her şeyden daha önemlisi, vahşi kapitalizmi, insan-doğa sömürüsü odaklı her türlü ekonomik-sosyolojik rejimi ve teknolojik ilerlemeyi kötü niyetleri için kullanmak isteyenleri eğitmeye, ehlileştirmeye, vicdanlı davranmaya, etik değerler ve yasal zeminde hareket etmelerine imkan veren Human-Centric AI yaklaşımının benimsenmesi insanlık ve toplum adına yararlı bir gelişmedir.
Kaynak: Sanayi Gazetesi
Yorumlar