İnsanoğlu, sürekli bir arayış halindedir. Hep bir şey eksiktir; biraz daha sevgi, biraz daha başarı, biraz daha anlam... Tamamlanmak fikri kulağa huzurlu gibi gelse de, derinlerde bir korkuyu da beraberinde getirir. Çünkü tamamlanmak, arayışın sona ermesi demektir. Oysa bizler, kimliğimizi arayışın kendisinden inşa ederiz. Arayış bitince, "Ben kimim?" sorusu yanıtını yitirir.
Tamamlanmak, değişimin durması anlamına gelebilir. Değişim ise hayatta kalmanın ve büyümenin temelidir. Tamamlandığını kabul eden biri, yeniye kapılarını kapatmış gibi hisseder. O yüzden zihin, tamamlanmayı bir son gibi görür bir başlangıç değil. Ayrıca insanın içinde bir başka korku daha vardır: "Ya tamamlandığım yerde mutsuz olursam?" Çaba ve mücadele, belirsizliğe rağmen umut içerir. Ama tamamlanma, kesinliktir. Ve kesinlik, bazen özgürlüğün sonu gibi gelir.
Bir diğer neden de şu: Çocukluk yaralarımız, eksik hissetmeye alışmıştır. Kimi sevilmemiştir, kimi görülmemiştir, kimi hep "daha iyisi" için zorlanmıştır. Bu yüzden tam hissetmek, o alışıldık eksiklik konforunu tehdit eder. Korku da buradan doğar. Eksiklik tanıdıktır. Tamlık ise bilinmez.
Belki de insan tamamlanmaktan değil, tamamlanınca ne yapacağını bilememekten korkar.
Çünkü asıl mesele tamamlanmak değil, tamamlandığında kim olacağını göze alabilmektir.
Yorumlar