Responsive Navbar with Sidebar
DOLAR 36,6544 EURO 40,0501 STERLİN 47,5972 GRAM ALTIN 3.566,01 BIST 100 10.828,10 BITCOIN $81.684
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama

HABERLER

YEŞİLİN SAYFALARINDA

Giriş: 06.07.2025 14:37 | Güncelleme: 06.07.2025 14:40
Paylaş
YEŞİLİN SAYFALARINDA

Ankara’nın tam kalbinde, Kızılay’ın gürültüsünden yalnızca birkaç adım ötede, sessizliğin kitap kokusuna karıştığı bir otel yükseliyordu: İbis Styles Hotel… Konferans salonunun halıları, sayfalara benzeyen motiflerle bezenmiş; odaların duvarları boydan boya kitap rafı desenleriyle süslenmişti. Tavanlardan sarkan avizeler, açılmış kitaplar şeklindeydi. 

Lobiye adım atan herkes, dev bir kitaplık görseliyle karşılaşıyor; daha ilk saniyede bir hikâyenin içine düştüğünü hissediyordu. Ve elle tutulan somut kitaplar “Hoş geldiniz.” diyordu. Burası sessizce okunacak, dokunulmadan hissedilecek bir yerdi.

Leyla, otelin resepsiyonunda çalışıyordu. Yirmi sekiz yaşındaydı. Sanat tarihi eğitimi almış, ama kelimelere, kütüphanelere, sessizliğe daha çocukken sığınmış biriydi. Annesiyle geçen dingin çocukluk günlerinde, saatlerce kütüphanelerin köşelerinde oturmuş, annesinin kitap ayraçlarına not düştüğü satırları ezberlemişti… 

İlk aşkı Onur’u bir motosiklet kazasında kaybettiğinde, kelimeler boğazına düğümlenmişti. Sessizliğe sarılmış, konuşmayı bırakmış ama kitaplara olan inancını yitirmemişti. Onlar, ne olursa olsun yanında kalan, suskunluğu anlayan sadık dostlardı. Otelin kitap teması da bu yüzden büyülemişti onu. Her sabah kitap avizelerinin altından geçerken “Bir gün benim hikâyem de bu raflara girer mi?” diye düşünüyordu.

Emir, otuz beş yaşındaydı. Türkiye’nin en büyük otobüs firmalarının birinde Ankara bölge müdürü olarak çalışıyordu. Ama o hayatını başka bir şehirde sürdürüyordu ve işi nedeniyle Türkiye’nin neredeyse her şehrine gidiyordu. Ciddi, disiplinli ve suskun biriydi. Onun da geçmişinde, yitik bir isim saklıydı: Merve… Evliliklerinin bir akşamında, sessizliğin içinden sızan ihanet onu hayatın dışına itmişti.

 O günden sonra duygularını askıya almış, kendini takvimlere, toplantı programlarına, otobüs seferlerine teslim etmişti. Fakat iş için Ankara’ya geleceği gün, otel seçerken dikkatini çeken bir ayrıntı oldu: Yeşil duvarlar, kitap figürleri ve raf gibi düzenlenmiş odalar... “Kitap gibi bir yer!” dedi içinden. Ve Ankara’ya gelince otelin yolunu tuttu.

Leyla o akşam da görevdeydi. Girişteki yeşil minderli koltukların arasında ilerleyen adamı hemen fark etti. Yorgundu, ama bakışlarında dağılmamış bir vakur vardı. Göz göze geldiler.

“Merhaba, hoş geldiniz.” dedi Leyla, hafifçe gülümseyerek. “Teşekkür ederim.” dedi Emir. “Bu yeşilliğin içinde insan kendini başka bir sayfaya geçmiş gibi hissediyor.”

Leyla’nın içinde bir şey kıpırdadı. Bu cümle, onun hep kurmak isteyip de kuramadığı bir cümleydi. Anahtarı uzatırken fısıldadı: “303 numaralı oda.”

Ertesi sabah Leyla, Emir’i konferans salonunun kitap desenli halılarında gezinirken gördü. Adam dikkatle etrafı inceliyor, halının üstünde yavaş adımlarla dolaşıyordu.

 Gözleri, kitap rafı resimlerine, kitap biçimli avizelere ve duvarlardaki küçük motiflere takılıyordu. Leyla bir fırsatını bulup kendisinin de sahne alacağı, lobide düzenlenecek şiir okuma programından bahsetti Emir’e.

“Bu akşam bir şiir etkinliğimiz var, rahatlatıcı müzikler eşliğinde…” dedi. Emir başını eğdi, sadece “Güzelmiş.” diyebildi ama içinde bir şey uyanmıştı.

Geceye doğru Leyla elinde küçük bir defterle sahneye çıktı. Işık loştu. Kitap avizelerinin gölgeleri duvarlara kitap yaprakları gibi yansıyordu. “Bu satırları yıllar önce kendim için yazmıştım,” dedi ve ekledi “ama bugün bir başkasına teslim ediyorum.” Kısacık bir an Emir’e bakıp kalbe dokunan bir müzik eşliğinde okumaya başladı:

“Yeşil düşler kurar insan,

“Sessizce umutlarını fısıldar camda...

“Kitaplardan ödünç alınmış duygular gibi,

“Kalır içinde tamamlanmamış cümleler.”

Emir’in gözleri doldu. Merve’nin ihanetini değil, onu izleyen yılların boğuk sessizliğini hatırladı. Kalbinde yankılanan bu dizelerle birlikte tüm geçmiş, sessizce çözülmeye başladı.

Etkinlik sonunda sahneye doğru yürüdü. “Bazı cümleler insanı iyileştiriyor.” dedi Leyla’ya. Leyla ise yalnızca, “Bazılarıysa sessizce yanınıza oturuyor.” dedi.

Ertesi gün, Emir resepsiyona indiğinde Leyla ona odasını temizleteceğini söyledi. “Yeşil perdeli odanıza temizlik için girilecek. Kıymetli eşyalarınız var mı?” diye sordu. Emir istem dışı gülümsedi ve “Seninle her şey daha sessiz ama daha anlamlı.” dedi birde ve oda anahtarını uzattı.

O gece koridorda karşılaştılar. Konferans salonunun önünde, kitap figürlü halıların bittiği yerde Emir’in adımları durdu. Leyla’nın elleri uzandı. El ele tutuşmaları bir cümle gibi tamamlandı. Geçmişin ağırlığı azaldı. Otelin duvarları, sanki onların hikâyesini yazıyor gibiydi artık. Dudaklar birbirine değdi.

Ömer’in Ankara günleri bitip ayrılık günü geldiğinde, Leyla Emir’in odasına küçük bir not bıraktı. Odada raf desenli duvarlar, yeşil perdeler ve hâlâ o bildik sessizlik vardı. 

O notta yalnızca iki mısra yazıyordu:

“Yeşilin sayfalarında,

“Biz yeniden yazılırız.”

Emir çantasını omzuna astığında, Leyla onun elini tuttu. “Aşk bazen yavaş başlar sessiz büyür ama bu kez bırakmıyorum.” dedi Emir. Leyla gülümseyerek cevap verdi: “Ve ben inandım.”

Emir’le birlikte hiç arkasına bakmadan Leyla’da otelden çıktı. Onlar ilerlerken, kitap biçimli avizeler arkalarından onları uğurluyordu. Raflar sessizdi, ama her şeyin farkındaydılar. Otelin 303 numaralı odasının raf motifli duvarına ertesi gün bir kitap ismi yazıldı:

“Yeşilin Sayfalarında Yazılan Hikâyeler Bitmez”

Bir resepsiyon masasının ardında başlayan o hikâye; bir şiirde büyümüş, bir el tutuşmasında ve birleşen dudaklarla tamamlanmıştı. Ve şimdi, bir otelin kitap raflarında sonsuza dek saklanıyordu.

Yorumlar

Haber Arama